Kadınların iş hayatına katılımı yalnızca ekonomik değil aynı zamanda anayasal bir eşitlik meselesidir. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 10. maddesi, kadın ve erkeğin eşit haklara sahip olduğunu belirtmekle birlikte, devlete de bu eşitliğin hayata geçirilmesini sağlama yükümlülüğü yüklemektedir. Ancak uygulamada bu eşitliğin iş yaşamına yansımadığı çok açıktır.
Kadınlar için iş hayatına girmek başlı başına bir mücadele iken iş hayatında kalıcı olmak ve özellikle yükselmek çok daha zorlu bir süreçtir. Toplumsal önyargılar, cinsiyete dayalı rol beklentileri, bakım yükümlülüklerinin büyük oranda kadının omzuna bırakılması gibi sorunlar kadınların iş gücüne katılım oranlarını doğrudan etkilemektedir. Tüm bu engeller, hukuken tanınan eşit haklara rağmen uygulamada kadınların erkeklerle aynı fırsatlara ulaşmasını çoğu zaman imkansız hale getirmektedir.
Bu noktada iş dünyasında kadınların karşılaştığı iki önemli ve görünmeyen engelle karşı karşıya kalırız: Cam tavan sendromu ve kraliçe arı sendromu. Biri yukarıdan bastıran bir engelken diğeri kadınlar arasındaki dayanışma eksikliğinin doğurduğu içsel bir gerilimi ifade eder.
Cam Tavan Sendromu Nedir?
Cam tavan sendromu, kadınların belli bir seviyeye kadar yükselip, daha yukarı çıkamamalarını ifade eden bir terimdir. Sanki bir tavan var ama şeffaf ve görünmüyor. Ne kadar başarılı olursa olsun kadınlar çoğu zaman bu görünmez tavana çarpıyor.
Oysa Anayasamız, İş Kanunumuz ve uluslararası sözleşmeler kadınlara eşit haklar tanır. İşverenin, terfi ve ücretlendirmede kadınları geri planda tutması hukuken ayrımcılık sayılır. Ancak bu ayrımcılık çoğu zaman açık bir şekilde yapılmadığı için ispatı zordur ve kadınlar sessizce geri çekilmek zorunda kalır.
Kraliçe Arı Sendromu Nedir?
Kraliçe arı sendromu ise daha çok psikolojik bir süreçtir. Yönetici konumuna gelmiş bazı kadınların, diğer kadınlara destek olmak yerine onları dışlaması ya da engellemesi bu sendromla açıklanır.
“Ben tek başıma başardım, sen de başar” yaklaşımı, aslında dayanışma yerine rekabeti koyan bir zihniyet. Bu durum hem iş yerinde huzursuzluğa hem de kadınların daha fazla yalnızlaşmasına yol açar. Hukuki olarak bu tür davranışlar, mobbing kapsamında değerlendirilebilir.
Hukuki Haklar Neler?
Kadın çalışanlar, eşit davranılmadığında bazı hukuki yollara başvurabilir:
•4857 sayılı İş Kanunu’na göre ayrımcılık tazminatı talep edebilirler.
•Mobbing durumlarında manevi tazminat davası açılabilir.
•Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu’na başvuru yapılabilir.
Ancak birçok kadın bu yolların yıpratıcı ve uzun olması nedeniyle susmayı tercih ediyor. Bu da iş yerlerinde sistemin olduğu gibi sürmesine neden oluyor.
Kadınların iş hayatındaki görünmez mücadelesi sadece hukuki düzenlemelerle değil, toplumsal farkındalıkla da yürütülmelidir. Kadınlar birbirinin yolunu açtığında, cam tavanlar kırılacak, kraliçe arılar da kolektif başarının kıymetini daha çok anlayacaktır.
Gerçek eşitlik; birlikte yürümeyi birlikte yükselmeyi seçtiğimizde mümkün olacaktır.