Emre EVREN

Tarih: 11.10.2018 18:06

Bir Koltuk Nasıl Devrilir?

Facebook Twitter Linked-in

Aziz Nesin kitaplarını pek okumam ama bir yerden duyarak ilgilimi çeken bir kitabı oldu.  Kitabın adı “Bir Koltuk Nasıl Devrilir” (Hükümeti Devirme Sanatı) adından da anlaşılacağı gibi koltuk devirmek isteyenlerin yapması gereken şeyleri anlatmış yazar.

İlk başta okuyunca aklıma gelen ise Tuştuk Devleti diye bahsedilen yerin Besni’ye çok benzemesiydi. Yazar, sanki Besni’yi anlatmıştı biraz da.

Tahminim bu kitabı çoktan okuyup yerini alanlarda vardır. Stratejisini bu yönde belirleyenler de olmuştur. Ya da kitapta denildiği gibi daha önce denenmiş bir yöntem ve ülke şartlarına en uygun şekilde koltuk devirebilme yöntemi bu olsa gerek diye düşünerek bir yerlere sızanlarda olmuştur.

Zaten hikâyeyi de okuduğunuzda bunu hissedeceğinizden eminim. Hikâye biraz uzundu fakat anlatılmak istenen kısmı siz okuyucularla paylaşmak istedim. Bunun sebebi ise yazılmış olanı uygulamanız değil, uygulayanları net olarak görmenizdir!

Hikâyenin giriş cümlesi olan “Bu yöntemi uygularsanız hem hükümet devrilecektir hem de hükümeti sizin devirdiğiniz anlaşılmayacaktır.” Sözü ise “Kuzu Postuna Bürünmüş Kurt” deyimini akla getiriyor.

Hikâyenin başlangıcı;

“Bu yöntemi uygularsanız hem hükümet devrilecektir hem de hükümeti sizin devirdiğiniz anlaşılmayacaktır.

 İşte başlıyoruz. 1998 yılında Haparya kıtasının kuzey doğusunda  kaperos dağları ile virnazut ırmağı arasındaki dağlık ve engebeli bölgede Tuştuk Devleti bulunmaktaydı.

Tuştuklular çok dalgacı alaycı ve kendilerini kurnaz sanan saf insanlardı. 1998 Şubat ayına kadar Tuştuklularda Yaşasın Memleket Partisi iktidardaydı. Fakat bu tarihte yapılan seçimlerde Yaşasın Memleket Partisi iktidardan düştü. Vatan Evlatları Partisi iktidara geçti. İşte bu iktidar değişikliği Tuştuk tarihinde çok büyük bir olaydır.

Vatan Evlatları Partisi’nin başında Kafakan Bey vardı. Kötü adam denilemezdi. Uluslar arası toplantılarda uyumaktan, uyumadığı zamanlarda da burnunu karıştırmaktan başka kötü bir huyu yoktu.

Kafakan Bey Başbakan oldu. Onun başbakan oluşunu Ana Muhalefet Partisi olan Yaşasın Memleket Partililer çekemediler. Her ne uğruna olursa olsun Vatan Evlatları Partisini iktidardan düşürmek istiyorlardı. Durmadan burnunu karıştıran bir adamın başbakan olması ulusal onurlarına dokunuyordu.

Kafakan beyin ve arkadaşlarının hırsız olduklarını gazetelerde yazdılar. Buna kimse aldırış etmedi. Halk hiçbir işe yaramayan bir adam hırsız değil de başbakan olacağına iş yapsın da varsın hırsız olsun diyordu. Haklıydılar çünkü Yaşasın Memleket Partisi’de iktidardayken az hırsızlık yapmamıştı.

Bu antipropaganda sökmeyince, Kafakan Bey'in diktatör olduğunu ilân ettiler. Ulusa, özgürlük tanımıyordu. Halk bunu da umursamadı.

Kısacası, Yaşasın Memleket Partisi, Vatan Evlâtları Partisini iktidardan düşürmek için, bütün demokratik yöntemleri kullandı ama onları iktidardan düşürmeyi başarmadı.

Bunun üzerine hükümet devirmek için halkı ayaklandırma yoluna gitti. Bu yanlış bir yoldu. Çünkü kendi ülkelerinin özelliklerini ve koşullarını düşünmeden, başka ülkelerde uygulanmış ihtilâl yöntemlerini olduğu gibi taklide kalkıyorlardı. Tuştuk'lular ayaklanamaz, hiçbir zaman hükümete karşı gelemezlerdi. Böyle bir gelenekleri yoktu. Onların ayaklanabilmesi için, başlarındaki hükümetin “Her yurttaşın ayaklanması gerekir” diye kanun çıkarması ayaklanmayanların da ağır cezalara çarptırılması gerekirdi.  Hükümetin buyruğu ve desteği olmadan ihtilâla kalkmazlardı.

Yaşasın Memleket Partisi, hükümeti devirmek için her yola başvurup da başaramayınca partinin Genel Başkanı Kurt Santor, Partisinin yönetim kurulu üyelerini topladı, onlara şöyle dedi:

Sayın arkadaşlarım! Hükümet devirmekte başarı gösteremeyişimizin nedeni, başka ülkelerdeki ihtilâl yöntemlerini örnek alışımızdır. Oysa biz ulusal benliğimizden, yerli koşullarımızdan ve kendi ruhumuzdan ayrılmamalıyız. Her ülkenin kendine özgü koşulları vardır. Öyleyse biz, kendi ruhumuza uygun hükümet devirme yolu hangisiyse onu arayıp bulmalıyız. Ben bu konuda tarihimizi inceledim ve bize uygun bir hükümet devirme yöntemi buldum. Bu, dünyada bir eşi benzeri daha görülmemiş bir hükümet devirme yöntemi olacaktır. Benim dediklerimi dinler ve yaparsanız bu Kafakan, iki aya kalmaz, gümbür gümbür devrilir. Yönetim Kurulu üyeleri, partinin genel başkanı

Kurt Santor'a,

 —  Nedir bulduğunuz bu hükümet yöntemi? Aman çabuk söyleyiniz! dediler.

Parti genel başkanı cevap verdi:

 — Kendi partimiz nasıl iktidardan düştüyse, aynı yolla biz de bu hükümeti devirmeliyiz. Biz, kendi başımıza gelenleri unutup, başka ülkelerden hükümet devirmek için hazır reçeteler almaya kalkıyoruz. Bizim yanıldığımız burası işte!... Biz iktidardan neden düştük, bunu düşünelim. Partimizin iktidardan düşmesi, partililerimizin, yani bizim kendi yüzümüzden olmuştur. Halk bizi beğenmedi, istemedi ve hükümetten düşürdü. Öyle değil mi?

Üyeler,

 — Evet. Öyle!-dediler.

 — Öyleyse biz, kendi partimizden istifa edip Vatan Evlâtları Partisine geçelim. O partiyi dolduralım. O zaman yurttaşlar Vatan Evlâtları Partisini de beğenmeyip iktidardan düşüreceklerdir. Ne dersiniz?

Üyeler,

 —Çok doğru yahu, hiç aklımıza gelmemişti. Hay aklınla bin yaşa!...-dediler.

Yönetim Kurulundan biri,

 — Peki, ama biz Vatan Evlâtları Partisine geçince orada ne yapacağız?-diye sordu.

Buna, Yaşasın Memleket Partisi Genel Başkanı,

 — Hiç bişey yapmayacağız...-dedi.

-Bizi hiç bir şey yapmadığımız için iktidardan düşürdüler. Vatan Evlâtları Partisine girince de hiç bir şey yapmayacağız. Kendi partimiz iktidardayken ne yaptıksa, yine öyle yapacağız.

Haydi şimdi birer ikişer Yaşasın Memleket Partisinden istifa edip, Vatan Evlâtları Partisine geçelim. Ve kendi partimiz iktidardayken ne yaptıksa yine öyle yapalım.

Bu toplantıdan sonra, Yaşasın Memleket Partisinin ocaklarına, bucaklarına kadar alınan bu karar yayıldı. Yaşasın Memleket Partisi’nden istifa edenler, Vatan Evlâtları Partisi’ne doluşuyordu.

Vatan Evlâtları Partisi Başkanı Başbakan Kafakan da, partisine akın akın katılmalardan çok seviniyordu. Kendi partisi güçleniyor, muhalefet partisi zayıflıyordu. Vatan Evlâtları Partisinin kongresi vardı. Başbakan Kafakan kürsüye çıktı, mikrofonun önüne geçti: 

— Muh... -dedi.

Ağzından daha ilk hece çıkar çıkmaz, bir alkıştır koptu. Alkıştan, Başbakan konuşamıyor, ne söylediği anlaşılmıyordu.

Bay Kafakan bir daha, 

—  Muh... -dedi.

“Muhterem arkadaşlar!” demek istiyordu. Ama alkışların şiddetinden  “Muh...” diyor, arkasını söyleyemiyordu. Yaşasın Memleket Partisinden Vatan Evlâtları Partisine aktarma olanlar, tıpkı kendi eski partileri iktidardayken yaptıkları gibi, başkanlarını durmadan alkışlıyorlardı.

Bay Kafakan, __Muh... muh... muh... - diyor, hıçkırık tutmuş gibi, başka bir şey söyleyemiyordu. 

— Muh... Alkış kıyamet... 

Arkadaşlar, çok rica ederim...-dedi. 

Alkışlıyorlardı.

 — Tadını kaçırdınız artık!-dedi.

Alkış daha da şiddetlendi.

Başbakan kızmıştı:

 — Ama yeter artık!... Muh... Alkış göklere yükseliyordu. Başbakan kıpkırmızı oldu.

 —  Yeter ulan... Kesin! - diye bağırdı.

Dinleyen yoktu, alkışlıyorlardı. Kızgınlığın sonuna gelen başbakan, ne yapacağını şaşırıp gülerek, 

— Yapmayın ulan...-dedi.

- Namussuzluk etmeyin... Muh... Baktı ki alkış durmuyor, Başbakan alkış gürültüleri arasında ne dediğini kendiside anlamadan bir süre konuştu, sonra kürsüden indi. Kongre böylece sona erdi. Ama başbakanı nerde görseler, aktarma partililer durmadan alkışlıyorlardı. Öksürse alkışlıyorlar, hapşırsa alkışlıyorlar, esnese, uyusa, burnunu kaşısa alkışlıyorlardı.

İlk zamanlarda bu alkışlara kızan, hatta Yapmayın yahu... Rica ederim... Namussuzluk etmeyin!-diyen Başbakan, yavaş yavaş alkışlara kızmaz oldu.

Sonraları alkışa alıştı. Daha sonra alkış beklemeye başladı. Gözünü kırpsa da karşısındakiler alkışlamayı unutsalar, neden alkışlamadınız, der gibilerden kızarak çevresindekilere bakıyordu.

Böyle böyle... Halk arasında söylentiler almış yürümüştü. Herkes Başbakanın deli olduğunu söylüyordu. Delinin sonu ne olursa, Başbakanın ve Vatan Evlâtları Partisi’nin sonu da öyle oldu. İki ay bile sürmedi, Vatan Evlâtları Partisi hükümeti devrildi.

Hikâyenin sonunda ise şu cümle kurulmuş; “Tarihteki bu en önemli hükümet darbesinden ders almamız gerekir. Bütün yöntemler denenip de; biriyle hükümet devrilmezse, bu yöntemi denemesi gerekir. Dünyanın en sağlam hükümetleri bile buna dayanamaz, devrilir.”

Aslında bu hikâye sadece siyasi kanatlara değil, Başkanlık koltuğunda oturanlara, oturmak isteyenlere, her türlü koltukta bulunanlara çok güzel örnek olabilecek bir hikâye olmuş.

Şuan Besni’de de koltuk devirmeye çalışanlar var mıdır acaba? Ya da partisinden aktarılıp koltuğu olanlara alkış tutanlar? Biliyorsunuz var değil mi? Eee artık ona göre bir yol bularak, işinizi doğru yapıp koltuğu sağlama Besni’nin geleceğini de güvene alırsınız.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —