Adıyaman Sivil Toplum Kuruluşları Platformunun organize ettiği, Besni İslami Dayanışma platformunun da ciddi manada destek verdiği 'Adyaman'dan Halep'e yol açın' yardım kampanyasının neticesinde, toplanan paralarla alınan, 7.000 torba Kömür(175 Ton) 3.600 torba Un(72 Ton) 3040 adet Battaniye 1305 koli çocuk bezi 5940 paket bebe bisküvisi 1.000 adet Yatak ve 1.000 adet Çarşaf 1.200 torba Bulgur(30 Ton) 200 torba Buğday(10 Ton) 750 çift Ayakkabı 5280 koli Su(70 Ton) 5.000 adet Kıyafet 200 koli Kuru Gıda (6 Ton) toplamda 27 tır İnsani yardım malzemesi, Halep’ten tahliye edilerek şuan İdlip kırsalına getirilen Suriyeli kardeşlerimize dağıtılmak üzere Adıyaman’dan geçtiğimiz pazar günü dualarla yolcu edildi.
Tırlara eşlik etme fırsatımız oldu. Suriye tarafına geçerek çocukların, kadınların, yaşlıların hangi şartlarda yaşadıklarına şahid olduk. Öncelikle 164 çadırdan oluşan 'Kemmune' çadır kampına gittik. Sonrada Suriyenin en büyük çadır kenti olan 'Adme'ye. Bu çetin kış şartlarına, içerisine girdikleri naylon veya bezden çadırlarla direniyorlardı. Her taraf çamurdu. Bizler üzerimize çamur sıçramasın titizliğiyle yürürken, onlar çamurda yaşıyorlardı. Sıkıntı had safhadaydı. Küçücük çadırlarda soba yakamıyorlardı. Hem aydınlatma hem de ısıtma amaçlı küçük gaz sobaları kullanıyorlardı. Küçücük çocuklar etrafımızı sardılar. Herbirinin ayrı bir hikâyesi olsa da hepside mazlum ve mağdurdu. Çoğu, gözlerini dünyaya savaşla açmışlardı. Kulaklarının birine ezan sesi gelirken ötekine bomba sesleri geliyordu. Onlara oyuncak dağıtırken, mutluluklarını bu dünyada hiçbir şeye değişmezsiniz. Bu insanlar Türkiye'den gönderilen yardımlarla geçiniyorlar. Oradaki dramı gördükten sonra daha iyi anlıyorsunuz aslında tırların daha çok insanlık ve kardeşlik taşıdıklarını.
Türkiyeli Müslümanların büyük işler yaptıklarını. Can hıraş çalıştıklarını. Ve sorumluluğumuzun çok büyük olduğunu. Ve en çokta Nizam ve Düzenin, Adalet ve Hakkaniyetin önemini bir kez daha kavrıyorsunuz.
Bu savaş yedinci yılına girmek üzere. Ve ne zaman biteceği hiç kimse tarafından kestirilemiyor. Suriye’de neredeyse parmağı, ajanı olmayan hiçbir ülke yok gibi. Emperyalist devletlerin çıkarlarından başka bir kutsalları olmadığı için, her gün ölen insanlar, onlar için önemli değil. Ancak bizler böyle değiliz. Bizler, bir insanı kurtarmanın bütün insanlığı kurtarmak olduğu düsturuna iman etmiş bir ümmetiz ve bu ümmetin tesis ettiği bir medeniyetin mensuplarıyız. Dolayısıyla bu düsturun gereklerine göre hareket etmeliyiz..