“(Onlar) Bir zulüm ve saldırıya uğradıkları zaman birbirlerine yardım ederler.” (Şûra: 39)
Yukarıdaki ayeti kerime Rabbimizin Mü’min’leri tarif ederken indirmiş olduğu ayetlerden biridir. Bu ayete göre Müslümanlardan bir gurup zulme ve haksızlığa maruz kaldığında diğerleri bu kardeşlerine yardım etmek, onları maruz kaldıkları zulümden kurtarmak zorundadırlar. Bu bağlamda Efendimiz as. da şöyle buyurmuşlardır: 'Müslüman müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez ve onu zalime teslim etmez. Kim kardeşinin yardımında bulunursa Allah da (c.c) ona yardım eder. Kim bir müslümanın sıkıntısını giderirse Allah da [c.c] onun kıyamet günündeki sıkıntılarından birini giderir. Kim bir müslümanın ayıbını örterse Allah da [c.c] kıyamet gününde onun ayıplarını örter.' [Buhârî, Mezâlim, 3.
Müslüman zulme sessiz ve duyarsız kalamaz. Kardeşine yapılan zulmü kendi yüreğinde hisseder ve yapılan zulmü ortadan kaldırmanın yollarını araştırır. Bu inandığı dinin ve davasının kendisinden istediği bir tavırdır. Bir Müslümanın kötülük ve zulüm karşısındaki duruşunu Efendimiz üç şekilde izah etmişlerdir; ya eliyle bu zulme engel olacak, ya diliyle yada kalbiyle buğzedecek. Ki, buda imanın en zayıf noktasıdır. Bunlardan herhangi biri yoksa zaten imanda yok demektir. Çünkü iman zulme karşı olmanın, zalime karşı durmanın, mazluma el uzatmanın en bariz alametidir.
Başka bir hadisinde de Efendimiz şöyle buyurmaktadır: “Allah’a yemin ederim ki; ya iyiliği emreder, kötülükten nehyeder, zalimin elini tutup zulmüne mani olur, onu hakka döndürür ve hak üzerinde tutarsınız; ya da Allah Teâlâ kalplerinizi birbirine benzetir. Sonra da İsrailoğullarına lanet ettiği gibi size de lânet eder.” Ebu Davud.
Bu hadisi şeriften de zulme mani olmamanın, zalimin elini tutmamanın başımıza getireceği felaketi öğreniyoruz. Öyle yada böyle zulme sessiz kalmanın günahından yakamızı kurtaramayacağımız aşikardır.
Hal böyle iken birde zalime ve zulmüne meyletmek var ki bu konuda bakın Rabbimiz nasıl ikaz ediyor: “Bir de sakın zulmedenlere meyletmeyin, sempati duymayın. Yoksa size ateş dokunur. Sizin Allah’tan başka dostunuz yoktur; sonra yardım da göremezsiniz.” Hud 113.
Bugün Suriye de, Halep de şu yada bu saik le zalime yardım edenleri görmekteyiz. Bu durumun hiçbir şekilde izahı mümkün değildir. Hiçbir hesap, hiçbir konjonktör, hiçbir kaygı zalime yardım etmeyi meşru kılamaz. Müslümanın zulüm karşısındaki tavrı bellidir. Bu tavırdan başka bir yaklaşım doğruda değildir, meşruda değildir. Filistinlileri savunan Rachel Corrie ne demişti: “zulüm bizdense ben bizden değilim.”
Son olarak üstad M. Akif’in konumuzla alakalı bir mısrasını hatırlayalım;
Zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem…