M. Akif USLU

Tarih: 29.11.2016 14:33

Yargının Önündeki Takozlar

Facebook Twitter Linked-in

Hukuk sistemimize şöyle çıkıp dışarıdan bakacak olursak gerçekten de göz ardı edilemeyecek eksikler olduğunu görmek mümkün. Bir kere kaynak yanlış. Darbe zoruyla zuhur etmiş bir anayasanın üzerinden otuz dört yıl geçtiği halde hala direnmesi sistemin tabanını çökertmekte. Tabii bu yasaların uygulayıcılarının gösterdiği tutumun kalitesi de ortada. Hem hukuk kaynağının hem de uygulamaların yanlış olduğu bir sistemde hukukun gelişmesi karamboldedir. Zannımca hukukun, peyderpey gerilemesi de muhtemeldir. Bunca sorunun beraberinde davaların sorumsuzca, başından savarcasına günü kurtarmak amacıyla sürekli ertelenmesi de ne denli doğru? Sonra şöyle bir tartışma konusu meydana çıkıyor: Neden mahkemelerde yığılma var. Efendim siz basit bir davayı bile 3 ay 5 ay ertelerseniz olacağı bu. Şu an zaten adi suçların davaları seyrederken bir de FETÖ mensubu sanıkların davalarının eklenmesi ile yığılma katbekat artmakta. Hem de ülkemiz böyle zor bir süreçten geçerken…

O nedenle delillerin daha hızlı toplanması, kararların daha çabuk verilmesi gerekir. Mevcut anayasamızın tutucu yasalarının da bu yığılmaya etkisi çok fazla. Anayasa mevzusuna değinmişken gündemi bir hayli meşgul eden Anayasa değişikliği mevzusunu bir de ben irdeleyeyim. Zaten bu konuda herkes profesör(!)... Neyse devam edelim; gerçekten de (yukarıda bahsettiğim gibi) darbe mahkumu bir anayasanın bugüne kadar değiştiril(e)memesi bir mucizeydi. Mevzu bahis değişikliğin yapılması Türk Hukuk Sistemi adına, yargı işlerinin daha da işlevsellik kazanması adına, davalara daha kesin, daha objektif ve daha hızlı sonuçlar üretmek ve yürütmek adına büyük bir önem teşkil eder. Tabii ki yeni anayasanın Türkiye Cumhuriyeti sınırlarındaki ve sınırları ötesindeki bütün problemleri çözmesi vaadini kimse veremez; fakat bu bir süreç. 

Şu noktanın altını çizmek isterim ki; bu kadar sık bir şekilde anayasa değişikliği yapılmasına da kesinlikle taraftar değilim. Ne kadar sık değişiklik o kadar istikrarsızlık, karışıklık demek. Bu nedenle sorarım; neden ABD  1787’den beri aynı Anayasayı kullanıyor ha keza Fransa ve Polonya’ da neden hala 1791 Anayasası yürürlükte? Neden onca devlet başkanı değişmesine rağmen, üzerinden yüzyıllar geçmesine rağmen istikrar devam etmekte? Bunun cevabı bariz… Peki ya bizde? Son yüzyılda dört Anayasa değişikliği yapıldı ve bir diğeri de gündemde. Bilmiyorum bunun sorumluluğu kime ait? Baro başkanlarına mı? Hakimlere mi? Avukatlara mı? Ya da şahıslar topluluğuna mı? Ama gerçekten şunu tahayyül edebiliyorum ki; yeni Anayasa, sağlam temeller üzerine oturtularak, Türk halkının sorunlarına cevap verebilecek şekilde oluşturulursa hukukun daha da işlerlik kazandığı mesrur bir Türkiye bizi bekliyor.  Değiştirilmesi durumunda yeni Anayasanın Türk milleti adına hayırlı olmasını, istikrarla devam etmesini ve sorunlarımıza ilaç mahiyetinde olmasını diliyorum.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —