Halil KARAKUŞ

Tarih: 16.03.2016 16:35

Abdestli Kapitalistler ve Bir Çuval Toprak

Facebook Twitter Linked-in

Eski Endülüs Hükümdarlarından biri fakir bir kadının arsasına yeni bir saray yapılmasını emretti.

Arsa hükümdarın sarayına alındı ve hükümdar arsanın bedelini de ödemiyordu. Müşkül durumda kalan kadın, çareyi, hükümdarı, kadıya şikâyet etmekle buldu. Zamanın Şeyhülislâmı, kadını dinleyip haklı olduğuna hükmettikten sonra, hükümdara hiç bir şey söylemeden bir çuval ve bir de kazma kürek alıp kadının arsasından toprak doldurmaya başladı. Padişah sarayından Şeyhü'l îslâmı seyrediyor kendi kendine: 
— Herhalde Şeyhülislâm aklını oynatmış olsa gerek, diyordu. 
Şeyhülislâm çuvala bir miktar toprak doldurdu ve sırtına alıp götürmek istedi. Fakat ihtiyar olduğundan ve toprak da ağır olduğundan kaldıramamıştı. Biraz daha toprak koyup çuvalı ağzına kadar doldurdu. Tekrar kaldırmak istediğinde tabi ki, kaldıramaz! Şeyhü'l İslâmın bu acayip halini seyreden hükümdar daha fazla sabredemeyip huzuruna çağırdı ve:

— Hocam, sen bu zayıf halinle bu çuvalı nasıl kaldıracaksın? Bir de çuvalı boşaltacağına habire dolduruyorsun. Bunu kaldıramayacağını nasıl düşünemiyorsun? diye sordu. Şeyhülislâmın istediği olmuştu:

— Peki Sultanım, siz benim omuzlarımın o çuvalı kaldıramayacağını biliyorsunuz da yarın huzur-u İlâhîde o arsayı kaldıracak güce sahip olamayacağınızı neye düşünemiyorsunuz?

Sizin omzunuz benim omuzlarımdan çok mu kuvvetli? diye konuşmaya başlayınca hükümdar hata ettiğini, hocanın kendisini ikaz için böyle yaptığını anladı ve kadının arsasını gasp etmekten vazgeçti.

Hikaye böyle gelelim günümüze...

Sözüm meclisten içeri, alnı secde gören abdestli kapitalist Müslümanları baktığımızda sürekli olarak kaldırmayacağı çuvalları doldurmanın peşinde olmasını kema-ı hayretle toplum olarak izliyoruz.
Ne zaman birileri çıkıp ey ahali bu Müslüman kardeşimden razıyım diye haykıracak seviyede olacağız.
O zaman uzak gibi...

Dünya ve mal sevgisi içimizi öyle kaplamış ki, gönlümüzde dostlarımıza sunabileceğimiz sevgiden hiçbir eser kalmamış. Oysa insanı insan yapan değerler hırstan, bencillikten ve aç gözlülükten arınılarak kazanılır.

Dünya adaletsiz değildir. Dünyayı adaletsiz yapan insandır. Onun doymak bilmeyen gözü ve nefsidir. Ne kadar çok sahip olsa da her daim daha fazlasını ister. Oysa sahip olunan bir lokma ekmeği paylaşmanın insana katacağı huzuru anlatmaya kelime yetmez.
İnsanlar yaşlandıkça aç gözlülükleri daha da artıyor, dünya malını daha çok sever hale geliyorlar. Dünya malının kimseye yar olmadığını bile bile…

Bu yüzden “Hırs ve aç gözlülük insanların mutlu ve huzurlu olamamalarına tek sebeptir.” Mal edinme sevdası insanların sevgi, dostluk gibi başka güzellikleri görmesine en büyük engeldir.
“İnsanoğlunun iki çuval dolusu altını olsa üçüncüsünü ister. İnsanın gözünü ancak bir avuç toprak doyurur.” Çünkü insanın tek hırssız kalacağı yer kara topraktır.

Yarın huzur-u İlâhîde hırsla, haksızlıkla ve dünya sevgisiye edindiğimiz o dünya mallarını kaldıramayacağımızı ve hesabını veremeyeceğimizi bile bile nefs-i emmarenin kötü arzularından ne zaman vazgeçeceğiz...
Bu sözler kime mi?
Müslüman olduğunu iddia ederek, fakir fukaranın hakkını gasp edip dünyaya ve dünya malına tamah eden abdestli ve abdestsiz kapitalist Müslümanlara...

Selam ve dua ile..


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —