Evet, dile kolay soğuk ve karlı bir Şubat gecesi çok acı bir şekilde uykudan uyandığımız veya “uyanamadığımız” o Asrın felaketinin bir yıldönümü daha geldi. Her ne kadar o tarihten bu yana toparlanıp yaşadıklarımızı unutmaya çalışsak da geçen süreci ve yaşananları bir kez daha hatırlamakta ve ders çıkarmakta fayda var.
Sahi neler olmuştu?
Neler yaşamıştık?
Ne olduysa bir anda olmuştu. Pazar’ı Pazartesi’ne bağlayan gece saat 04:17… Birkaç saat sonra uykumuzdan uyanıp yeni bir güne başlayacaktık. Ancak merkez üssü Kahramanmaraş olan 7.7 büyüklüğündeki eşi görülmemiş bir depremle uykumuzdan uyandık. İlk başlarda bir anlam veremedik. Evet, depremin büyük olduğunun farkındaydık ama bu derece yıkıcı ve can yakıcı olduğunu fark edemedik. Ta ki gün ışıyıncaya kadar. Gece yerini buğulu bir aydınlığa bırakırken öyle bir manzara ile karşılaştık ki “mahşer” den farkı yoktu. “BESNİ YERLE BİR OLMUŞTU.”
İlçenin hemen her mahallesinde çok sayıda bina yıkılmış enkazlarından “yardım edin” sesleri yükseliyordu. Öyle bir gündü ki insanlar kendi çaresizliğinden enkaz altındakileri göremiyordu. Ama bunu atlatmak kısa sürdü ve herkes elinden geldiğince yardım çalışmalarına başladı. Ancak bu sefer de depremin 11 ili etkileyecek kadar yıkıcı olması nedeniyle ekip ve ekipman sektesine uğradık. İlk günlerde çalışanların hiçbir şekilde arama kurtarma bilgisi yoktu. Öyle ki depremden birkaç gün sonra Türkiye’ye gelen uluslararası arama kurtarma ekiplerinden Polonya ve Bulgaristan ekiplerini Adıyaman’a giderken Yenikent’te halk zorla durdurarak Besni’de kalmasını sağladı ve ilk profesyonel arama çalışmaları başladı.
Günler sonra her binadan kaybettiğimiz canları bir bir çıkarırken yaşadığımız üzüntünün, sağ olarak çıkan hemşerilerimizin de yeni bir hayata tutunmasına verdiğimiz mutluluğun tarifi yoktu.
Günler haftayı haftalar ayı kovalarken insanların tabiri caizse “başı kesilmiş tavuk gibi” gezdiği Besni’de her yer enkaz yığınlarına dönmüş ve gönderilen yardım malzemeleriyle hayata tutunulmaya çalışılmıştı. Zaman akıp gidiyordu ama depremin ilk dönemlerinde Besni ve diğer deprem bölgeleri için durmuştu.
Depremin ardından gösterilen dayanışma ruhu ise unutulmazdı. Türkiye’nin dört bir yanından gelen yardımlar, uluslararası destekler ve gönüllülerin çabaları, bu zor günlerde toplumun birlik içinde hareket edebileceğini bir kez daha gösterdi. Ancak dayanışmanın sadece kriz anlarında değil, her zaman sürdürülmesi gerektiği de bu süreçte bir kez daha anlaşıldı.
Ders Alındı mı?
Depremin üzerinden iki yıl geçmiş olmasına rağmen hâlâ sorulması gereken önemli sorular var: Gelecekte benzer bir felaketle karşılaştığımızda daha hazırlıklı olacak mıyız? Deprem sonrası yapılan çalışmalar, afet yönetimi ve şehir planlaması açısından yeterli mi?
Uzmanlar, Türkiye’nin bir deprem ülkesi olduğunu ve bu gerçeğin göz ardı edilmemesi gerektiğini sık sık vurguluyor. Ancak alınan önlemlerin yeterliliği hâlâ tartışma konusu. Deprem sonrası yapılan, kentsel dönüşüm ve yerinde dönüşüm projeleri ile afet bilinci eğitimleri önemli adımlar olsa da daha fazlasının yapılması gerektiği açık.
“Doğanın gücü karşısında hazırlıklı olmak hepimizin sorumluluğu”
6 Şubat depreminin yıldönümü, yalnızca kayıplarımızı anmak için değil, aynı zamanda gelecekte benzer felaketlerin yaşanmaması adına ders çıkarmamız gereken bir gün olmalı. Depreme dayanıklı yapıların inşa edilmesi, afet bilincinin artırılması ve hızlı müdahale sistemlerinin geliştirilmesi, gelecekteki riskleri en aza indirmek için atılması gereken adımlar arasında yer alıyor.
Evet, o günden bu yana yaşananlar elbette ki kelimelere sığmayacak kadar daha uzundu, ancak iki yıllık süreci özetlemek gerekirse Besni küllerinden yeniden doğdu ve doğmaya da devam ediyor. Umuyoruz ki bundan sonra hayatımızın en büyük gerçeklerinden olan deprem ile ilgili tüm kamuoyu daha sağlam ve hassas adımlar atar. Unutmayalım ki doğanın gücü karşısında hazırlıklı olmak, hepimizin sorumluluğudur.
Asrın felaketinin yıldönümünde kayıpları olan tüm hemşerilerimizin acılarını bir kez daha paylaşıyoruz. Deprem şehidi tüm vatandaşlarımıza rahmet dilerken Yüce Allah’tan böyle bir felaketi bir daha ülkemize yaşatmamasını temenni ediyorum.