Bu kararla birlikte, politika faizi üst üste 6. ayda da değişmeden bırakılmış oldu. Mart ayında gerçekleştirilen Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısında faiz oranı yüzde 45’ten yüzde 50’ye yükseltilmişti.
TCMB tarafından toplantı sonrasında yapılan açıklamada, "Eylül ayında enflasyonun ana eğilimi bir miktar yükselmiştir. Üçüncü çeyreğe ilişkin göstergeler, yurt içi talebin yavaşlamaya devam ederek enflasyondaki düşüşü destekleyici seviyelere yaklaştığını ima etmektedir. Temel mal enflasyonu düşük seyretmeye devam ederken, hizmet enflasyonundaki iyileşmenin son çeyrekte gerçekleşmesi beklenmektedir. Enflasyondaki iyileşmenin hızına dair belirsizlik ise son dönemdeki veri akışı ile artmıştır. Kurul, enflasyon beklentileri ve fiyatlama davranışlarının dezenflasyon süreci açısından risk unsuru olmaya devam ettiğini kaydetmiştir" ifadeleri yer aldı.
Merkez Bankası'nın belirlediği politika faizi, bankaların birbirlerine ve Merkez Bankası’na uyguladığı kısa vadeli borçlanma maliyetini ifade eder. Bu oran, genel olarak ülke ekonomisinde kredi ve mevduat faiz oranlarını, dolayısıyla tüketim ve yatırım harcamalarını doğrudan etkileyerek enflasyon ve ekonomik büyüme üzerinde belirleyici rol oynar.
Politika faizinin yüksek tutulması, enflasyonu kontrol altına almak ve fiyat istikrarını sağlamak için kullanılan bir yöntemdir. Yüksek faiz oranları, kredi maliyetlerini artırarak tüketimi ve yatırımı kısıtlarken, tasarrufu teşvik eder. Bu da talebi düşürerek enflasyonun düşmesine katkıda bulunabilir. Ancak, yüksek faiz oranları ekonomik büyümeyi yavaşlatma riski taşır ve işsizlik oranlarının artmasına sebep olabilir.
TCMB'nin bu kararı, enflasyonla mücadele politikasının sürdüğü ve fiyat istikrarı hedefinin öncelikli olduğunu göstermeye devam ettiği şeklinde yorumlanırken, uzmanlar, faiz oranının sabit tutulmasının, ekonomik aktivitenin dengelenmesi ve enflasyon beklentilerinin kontrol altında tutulması amacıyla atılmış bir adım olduğunu değerlendiriyor.